SİGORTAYA YILLARDIR PARA ÖDÜYORUM KARŞILIĞINDA HİÇBİR FAYDASINI GÖRMEDİM

araç sigortası kasko yangın sigortası dask

Bu sözü çoğu zaman pek çok kişiden duyuyoruz. Peki, gerçekten söylenen bu söz doğru mu? Yıllardır kasko sigortası, ev yangın sigortası, işyeri yangın sigortası, ferdi kaza sigortası ve Tamamlayıcı Sağlık sigortası ve Özel Sağlık sigorta poliçesi yaptıran ve bu zamana kadar poliçesinden hiç faydalanmamış olan bir kişinin ödemiş olduğu sigorta paraları, o kişi için bir kayıp mıdır?

Bu sorunun cevabına geçmeden önce, şu soruyu cevaplamak gerekiyor: bir kişi (gerçek ya da tüzel kişi) neden sigorta yaptırmak ihtiyacı duyar? Örneğin, yüz binlerce TL verilerek alınan bir otomobil için neden binlerce TL verilip kasko sigorta poliçesi yaptırılır? Üstelik bu poliçeden hasar alınmamış olsa bile, bir sonraki yıl yenilemek ihtiyacı duyulur? Kişileri sigorta poliçesi yaptırmaya iten nedenler nelerdir?

Eğer sorun yeterli ekonomik gücün olmaması olsaydı; zengin ve parasal açıdan hiçbir sıkıntısı olmayan kişilerin (gerçek ve tüzel) sigorta poliçesi yaptırmıyor olmaları gerekirdi.

Evet, işin başında ekonomik hesaplar ve kaygılar yatmaktadır. Ödenecek prim karşılığında alınan güvencenin ekonomik boyutu karşılaştırılır. Hesabını bilen bir kişi, beşyüz bin TL’lik bir araba için yılda ödeyeceği on – yirmi bin TL’lik bir bedelin, o yıl içinde meydana gelecek bir olası hasarda sadece malına gelen zararı karşılamakla kalmayacağını, üçüncü şahısların mal ve canlarına gelebilecek zararları da, alınan teminatlar oranında, karşılayarak kendisini büyük çaplı ekonomik kayıp yaşamaktan koruyacağını bilir.

Konuya tekrar, çokça bilindiği için, kasko sigortasından bir örnekle devam edelim: bir arabanın tamponu ortalama on – yirmi bin TL aralığında ve peşin para ya da kredi kartına tek çekim olarak alınabiliyorken, bir kasko sigorta poliçesi beş – onbeş bin TL’ye ve sekiz ile oniki taksit aralığında satın alınabilmektedir. Neredeyse, yarı tampon parasına, taksitli olarak kasko poliçesi satın alan bir kişi hem aracının hem de aracıyla karşı kişilere verebileceği maddi ve bedeni hasarlarının tazminat ödemeleri karşısında ekonomik olarak sıkıntı yaşamamış olmaktadır.

Buraya kadar yazılanlar işin ekonomik boyutudur. Ve tamamen fayda – maliyet karşılaştırmasıdır. İşin bir de manevi boyutu vardır. Kişinin sahip olduğu malı, makul ve karşılanabilir bir prim (fiyat) karşılığında sigortalatmış olmasının, o kişiye bir yıl boyunca sağlayacağı huzurun ve rahatlığın paradan çok daha fazla bir fayda sağlayacağı kesindir.

Arabanızı boş bulduğunuz bir yere park ederek evinize veya işyerinize gittiğinizde; sabah evinizi kapatıp her hangi bir yere (örneğin işinize veya tatile) gittiğinizde; akşam işyerini kapatıp evinize gittiğinizde kafanız rahatsa ve herhangi bir endişe duymuyorsanız; kazalar, hırsızlıklar, yangınlar ve doğal afetler sizi tedirgin etmiyorsa; bunun tek nedeni, yaptırmış olduğunuz sigorta poliçesidir. Satın aldığınız poliçe sayesinde stresten endişeden uzak, tamamen yaşamanıza ve işinize odaklanır ve daha başarılı ve verimli bir yaşam sürersiniz.

Sigorta poliçesi, insanların yaşamlarını daha sağlıklı ve huzurlu, stresten uzak bir şekilde yaşamalarının güvencesidir. Bir sigorta poliçesine (örneğin kasko) sahip bir kişi, böyle bir poliçeye sahip olmayan bir kişiye göre yaşamında çok daha verimli, dinamik ve pozitif yapıda olur.

Sigorta poliçesi almak, aynı zamanda, geleceğe yapılan bir yatırımdır. Bir kaza, yangın, hırsızlık, doğal afetler vb gibi hasarlar meydana geldiğinde malınıza ve bedeninize zarar verebilir. Gelecek beklentisi olumlu ve iyi olan bir kişi, sahip olduğu serveti belli bir prim karşılığında güvence altına alarak geleceğini de güvence altına almış olur.

Diğer yandan, bir yıl boyunca bir hasarla karşılaşmadığımızda ödemiş olduğumuz primler boşa gitmez. Belki o yıl, bizim malımızda ya da canımızda bir hasar olmamıştır. Ancak, bizim ödemiş olduğumuz o primlerle bir başka kişinin malına ya da canına gelen bir hasarın tazminatı ödenmiş olur. Zira sigortacılık, aynı zamanda, sosyal bir dayanışma ve yardımlaşma sistemidir.

Eğer vermiş olduğumuz o primler olmasaydı, özellikle büyük çaplı doğal afetlerde (deprem ve sel-su baskınları) ortaya çıkan hasarın ekonomik kaybı toplumsal bir yıkıma neden olurdu. Şunu asla unutmamak gerekiyor: Her yıl ödemiş olduğumuz primler, belki kendi hasarlarımızın karşılanması için kullanılmıyor olabilir. Ancak, bu ödemiş olduğumuz primlerin boşa gittiği anlamına gelmez. Ödemiş olduğumuz o primler sayesinde, hayatımızda hiç görmediğimiz, bilmediğimiz bir kişinin hasar tazminatı ödenmiş ve o kişiyi hasardan önceki ekonomik düzeyine getirerek yaşamına kaldığı yerden devam etmesi sağlanmıştır.

Kısaca, her yıl ödemiş olduğumuz sigorta primleri karşılığında bir tazminat almıyor olmamız, o primlerin boşa gittiği anlamına gelmez ve gelmemelidir. Zira, ödemiş olduğumuz primler karşılığında aldığımız poliçeler sayesinde huzurlu bir yaşam sürüyoruz ve geleceğe daha iyi, olumlu bakabiliyoruz. Bu sayede, yaşam verimliliğimizi ve sağlığımızı da güvence altına almış oluyoruz. Ayrıca, ödemiş olduğumuz primler sayesinde sosyal bir yardımlaşmayı da gerçekleştirmiş oluyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.